24 Haziran 2010 Perşembe

KARDELEN ELİF BAŞIN SAĞOLSUN


Türkan Saylan’ın damadı şehit oldu



Bir varmış, bir yok’muş...


Muş’ta bir köy evi, 40 kişi birlikte yaşıyor’muş, dede, babaanne, amcalar, yengeler, çocukları, ana, baba, bi de Elif...
Memleketi idare ediyor’muş gibi yapanlar için, ha varmış ha yok’muş.
* * *
Hayaller kuruyor’muş, öğretmen olmak istiyor’muş Elif ama, okutulmuyor’muş, hatta az daha 16’sında evlendiriliyor’muş, Allah’tan hala oğlu mert çocuk’muş...


Beşik kertmesi bozul’muş.


Ve, mucize ol’muş...
Muş’a gelen Profesör Türkan Saylan, öğretmenleri vasıtasıyla Elif’i bul’muş, elinden tut’muş, babasıyla konuş’muş, aile ikna ol’muş, Elif “kardelen” ol’muş.
* * *
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin bursuyla Gazi Üniversitesi’nde oku’muş, öğretmen ol’muş, böylece hem kardelen, hem çalıkuşu ol’muş... Ki, yaşıdır, kalbi pır pır çarpıyor’muş, İzmirli Çağlar’a âşık ol’muş, yuvasını kur’muş, kızları ol’muş...


Eylül doğ’muş.
* * *
Uzman çavuş’muş Çağlar, kırsalda vuruş’muş, kendisiyle birlikte Mardin’e gelen ve oradaki kardelenlerin açmasına yardımcı olan, hatta reklamlarında oynayan Elif’iyle gurur duyuyor’muş... Ardından tayin savur’muş, kahraman eşiyle el ele tutuş’muş Elif, kaderine uç’muş, İstanbul’a kon’muş... Sonrası malum, hain pusu kur’muş, Çağlar şehit ol’muş.
* * *
Masal gibi anlatıyorlar bunları.


Utanmadan.


Sanırsın çok üzüldüler.
* * *
Halbuki ne diyorlardı, 30 bin Elif’i kurtaran, mübarek kadın Türkan Saylan için?


“PKK’ya burs veriyor’muş!”


“Atatürk’ün PKK’lı kızı!”


“Terörist yetiştiriyor’muş!”
* * *
Masala nokta koymak lazım.
* * *
PKK kalleş ama...


Bu iftiracılar hakkaten puştmuş!




YILMAZ ÖZDİL.

22 Haziran 2010 Salı

ARTIK YETER!


AÇILIM AÇILIM DEDİĞİNİZ BUMUYDU???AYAKLARINA  KIRMIZI  HALILAR  SERDİĞİNİZ ,DAVUL  ZURNA ÇALARAK  ZILGITLARLA  KARŞILADIĞINIZ ,AYAKÜSTÜ  KURULAN  MAHKEMELERDE  SUÇSUZDUR DEDİĞİNİZ TIRNAKLARI  KANLI  AĞZI  SALYALI KATİLLERİ  SALDINIZ  YA  ŞEHİRLERİN  GÖBEĞİNE  ONLARDA  BÖYLE  AÇILIYORLAR  İŞTE ...
ŞİMDİ !!!
KİM  VERECEK  BU  ÇOCUKLARIMIZIN  HESABINI ONLAR  BİZLERE  HAKLARINI  HELAL  EDECEKMİ???
 YA  BİZLER  NASIL  YÜZLERİNE  BAKACAĞIZ O  NUR  OLAN  ŞEHİTLERİMİZİN  YAKINLARINA  BAŞINIZ  SAĞ OLSUN  DERKEN ...
BEN  VATANDAŞIM  KINIYORUM  LANETLİYORUM
SİYASETİN  LANETLİYORUM  DEMEK  GİBİ  BİR LÜKSÜ  OLAMAZ !!!
YAPTIRIM  OLMALI  İCRAAT  GÖRMELİYİM  TERÖR  ÖRGÜTÜNÜN  AMACI  BU  ZATEN  VATANDAŞI  YIKMAK  YÜREĞİ  YANARKEN  DALI  KIRILMIŞKEN   İÇTEN YIKMA  ÇABASI  ,BÜYÜK  BİR  OYUN  OYNANIYOR... DEVLET   SABIR  DİYOR  NEYİN  SABRI BU  BU  NASIL  BİR  SAVAŞ Kİ  KAZANANI YOK  FİDANLARIMIZ  BİR  BİR  TOPRAĞIN  BAĞRINA  DÜŞÜYOR  ...DUR  DE  ARTIK  DUR!!!!!!
*GÜL*

20 Haziran 2010 Pazar

GÖKLER AĞLADI.

Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde pkklıların saldırısında şehit olan askerlerden Aydınlı er 21 yaşında...ki Mehmet Ali Tosun ailesine gönderdiği komando kıyafetli fotoğrafta şu şiir yer aldı:

Olur ya bir çatışmada ölürsem
Arkamdan yas tutmayın  
Bırakın toprağımda rahat uyuyayım
Bedenimden elbisemi çıkartmayın
 Onlar benim gururumdur 
 Ölünce kefenim olacak
Başımdan beremi çıkartmayın
O benim şanım serefim olacak
Ayağımdan botlarımı çıkartmayın
 Onlar nice yollar aşacak 
 Şehit olursam
Sırat köprüsünden geçecek
Elimden tüfeğimi almayın
O benim namusundur
Ölünce mezarıma sembol olacak
Yaramın kanını silmeyin
Ahrette hesabı sorulacak.

17 Haziran 2010 Perşembe

KANDİLİNİZ KUTLU OLSUN

Yükü sevgi, özü saygı ,gücü barış ,süsü hoşgörü olan mübarek Regaip kandilini kutlarım .

14 Haziran 2010 Pazartesi

NEREDE KALMAK İSTERSİNİZ?

Herkesin bir Feride’si vardır ben bilmez miyim / Herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı / Herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim / Bir de kimsesizliği…” diye yazmıştım Feride adlı şiir kitabımda. “Sahi, herkesin bir kimsesi var mıdır? Benim yok” diye sormuştu bir okur da yanıtlayamadığım mektubunda.



Bütün gelenlere, gidenle...re, insandan yana pişmanlıklara, yalnızlıklara rağmen, herkesin “biri” ya da “birileri” kalır… Herkesin “birileri”, “kimseleri” olmalı ve kalmalıdır ki, herkes kendi ıssızlığında avunsun; insan kendini avutan bir şeydir…


Bir zamanlar kendime: “Hayatı anlamak mı, hayatı yaşamak mı?” diye sormuş ve anlamayı, dahası anlamaya çalışmayı ve anladıklarımı da yazmayı seçtiğimde, orada kimsesizliğimin, kimselerimden hakiki olduğunu bütün çıplaklığıyla görmüştüm; ben aslında o gün bugündür kimsesizim… Bu yüzden birileri, olsa olsa kimsem değil, kimsesizliğim oluyor benim…


Hayat ve ilişkiler, kimsesizliğinizi kavramanız için çok fırsat sunar size; gerisi size kalmıştır…Ya inanır ya da avunmayı sürdürürsünüz.Bu konuda gerçekten özgürsünüzdür.


Hayatı yaşamayı -veya hem anlamayı hem de yaşamayı- birlikte yeğleyen biri için, kimsesizliğin ıssızlığına yer açabilmek, buna inanmak, bunu kabullenmek doğrusu katlanılır gibi değildir. Bu yüzdendir ki, bütün gelenlere, gidenlere rağmen “herkesin bir kimsesi” kalır; kalmalıdır ki herkesin yaşamı hem yaşanabilir, hem anlaşılabilir, hem de katlanılabilir bir şey olsun…


Belki bu yüzden Dünya’nın yarısı, öbür yarısının kimsesidir…


Dünyanın yarısı, öbür yarısını öper.


Dünyanın yarısı öbür yarısını dolandırarak yaşar.


Dünyanın yarısı mazlumdur, yarısı zalim.


Bunlar, çatışmak zorundadırlar; çatışma hep sürer…


Deliler, şizofrenler, filozoflar ve şairler dışında herkesin bir “kimsesi” vardır; tabii bir de genellikle yok sayılan kimsesizliği… Çünkü insan, hep kimsesine bakan, kimsesizliğini ise inadına yadsıyandır… Bu yüzden “derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını” anlayıncaya dek, hep ağlaya sızlaya koşar dururlar kimselerine; çünkü insan, sürekli avunması ve avutulması gereken bir varlıktır.


Evet, herkesin bir kimsesi bir de kimsesizliği vardır; hangisini seçmek, hangisini görmek ve hangisine inanmak isterseniz orada kalırsınız…






… Orada!


YILMAZ ODABAŞI

4 Haziran 2010 Cuma

Ayrılık Acısını Soranlara!

Ayrılık Acısını Soranlara!







Kalp dediğin nasıl dayanır acıya? Bu kadar güçlü müdür? Ayrılığın kokusu sinince bedene, nasıl geçer?






Ayrılık Acısını Soranlara!






Ayrılık Acısını Soranlara!






Kaybetmek sevdiğini, ölüme benziyor. Bazen ölümden bile daha zor geliyor. Bir daha hiç güneş doğmayacakmış gibi, bir daha hiç nefes alamayacakmışsın gibi, bu acı ömrü törpülüyor.






Herkes bu acı nasıl geçer diye soruyor? Öyle kolay geçmez! İstiyorum ki, elimde sihirli bir değnek olsun, her birinizin kalbine dokunup, sileyim kederinizi ama olmuyor.






Zamandan başka ilacı, çaresi yok [Kalpleri topla, 2 milyon TL bonusu kaçırma!] bu eziyetin dostlarım! Ne çivi çiviyi söküyor, ne ateşi su söndürüyor. Sabretmesi zor olan saatlerin bitiminde, bir şekilde geçiyor.






İz kalmıyor mu? Hem de öyle bir kalıyor ki! Kalp ağrısının benzeri bir ağrıyı, vücudun her hangi bir yanında çekmek mümkün değil. Ne kağıt kesiği, ne gece yarısı tutan azı dişi, ne taş döken böbrek, hiçbiri sevdiğini kaybetmenin yüreğe verdiği eziyeti vermiyor.






O yüzden bir çözümü yok ayrılık acısının! Çekeceksin! Çivi çiviyi de sökmez üstelik bu durumda, gidip kendini boşuna rezil etmeyeceksin.






Ayrılık sonrası neler yapabilir insanlar, tahmin etmek güç. Bir çeşit delilik hali, akıl sanki artık o kafanın içinde durmuyor. Mantık, aşkla çıkıp gitmişti [Kalpleri topla, 2 milyon TL bonusu kaçırma!] zaten, üstüne ayrılık geldiğinde, bir daha dönmüyor.






Her şeye rağmen, ağlayacaksa insan, bir aşkın ardından ağlamalı! Gözyaşı dediğin en çok aşkın finaline yakışıyor. Gözbebeğinden yüreğe akan o inci taneleri, gönlün üstünde zarif duruyor.






Her insan, en az bir kere yaşamalı bu acıyı! Üstelik acısını da madalya gibi taşımalı göğsünde; bakınca uzaktan, bir kalp daha öğrenmiş sevmeyi demeliyiz. Alkışlamalıyız!






Kimi sevdiğin, ne kadar sevdiğin, ne yaşadığın çok da önemli değil! Asıl olan aşktır, asıl mesele onu tatmaktır. Sahip olduğumuz her şey gibi, aşkın da bir bedeli var; çok da pahalı üstelik! Aşka inananlar, bu bedeli ödemeyi baştan kabul etmiş sayılır.






Çektiğin acıları kendinde hazine edebildiğin sürece, ruhunu, özünü büyütürsün. İnsan, acı çekerse anlar başka birini. Onun gözleriyle bakabilmeyi öğrenir. Onun sızısını duyabilir içinde. Kendi başına geldikten sonra vazgeçersin eleştirmekten, yermekten, aşağılamaktan! Farkına varırsın hayatın, sevginin, onurun, erdemin ve en [Kalpleri topla, 2 milyon TL bonusu kaçırma!] önemlisi kendinin!






Ayrılık acısı çekmek, değerlendirir yüreği. Hayata tutunmayı öğrenirsin. Zoru seçen ama başaran ruhlardan olursun. Gelişirsin, değişirsin, pekişirsin. İnsan olursun yani, demini alırsın. Akıllıysan eğer, kalbine sevmeyi öğretirsin! Sonunda acı varmış! Sen kendine hazinesin, onu da aslanlar gibi çekersin!






Candan Ünal

;;